EZ-KURDİSTANİM
Ez-Kurdistanim Paylaşım Platforumuna Hoş Geldiniz.Forumu Daha Güvenli Dolaşmak İçin Lütfen Üye Olunuz. İyi Eğlenceler Dileriz. EZ-KURDİSTANİM FORUM YÖNETİMİ.
EZ-KURDİSTANİM
Ez-Kurdistanim Paylaşım Platforumuna Hoş Geldiniz.Forumu Daha Güvenli Dolaşmak İçin Lütfen Üye Olunuz. İyi Eğlenceler Dileriz. EZ-KURDİSTANİM FORUM YÖNETİMİ.
EZ-KURDİSTANİM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

EZ-KURDİSTANİM

EZ-KURDİSTANİM PAYLAŞIM PLATFORUMU
 
RadyoAnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
En son konular
» Bilgisayarın Kullanım Amacları
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimePerş. Şub. 18, 2010 1:29 pm tarafından Dogan

» Bilgisayar Donanımları Ve Görevleri
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimePerş. Şub. 18, 2010 1:28 pm tarafından Dogan

» Bilgisayarın Tarihcesi
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimePerş. Şub. 18, 2010 1:27 pm tarafından Dogan

» Bilgisayar Tarihi
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimePerş. Şub. 18, 2010 1:25 pm tarafından Dogan

» ****** Ve Erdoğan
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimeCuma Şub. 12, 2010 5:22 pm tarafından Dogan

» Kendini zeki sanan adam
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimeCuma Şub. 12, 2010 5:12 pm tarafından Dogan

» Bakın Cocuk Nasıl Korkuyor...
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimeCuma Şub. 12, 2010 4:53 pm tarafından Dogan

» Bunu İZleyin Gülmekten Kırılacaksınız...
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimeCuma Şub. 12, 2010 4:52 pm tarafından Dogan

» ŞaKALARA BAKIn
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimeCuma Şub. 12, 2010 4:49 pm tarafından Dogan

» İŞTE KOMİK DİE BEN BUNA DERİM
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimeCuma Şub. 12, 2010 4:42 pm tarafından Dogan

» EZ-KURDİSTANİM DJ
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimePerş. Ocak 28, 2010 2:42 pm tarafından XaLo

» Kurtlar Vadisi Irak Online İzle
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimeCuma Ocak 22, 2010 1:02 am tarafından XaLo

» Recep İvedik 2 Online İzle
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimeCuma Ocak 22, 2010 12:57 am tarafından XaLo

» Recep İvedik 1 Online İzle
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimeCuma Ocak 22, 2010 12:56 am tarafından XaLo

» Güneşi Gördüm Filimi Online İzle
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimeÇarş. Ocak 20, 2010 5:23 pm tarafından XaLo

» Issiz Adam Filimi Online İzle
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimeÇarş. Ocak 20, 2010 5:05 pm tarafından XaLo

» O Şimdi Mahkum Filimi Online İzle
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimeÇarş. Ocak 20, 2010 4:48 pm tarafından XaLo

» Belgesel Ekleyebilmek İçin Lütfen Okuyunuz.
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimeÇarş. Ocak 20, 2010 1:15 pm tarafından XaLo

» Belgesel Ekleyebilmek İçin Lütfen Okuyunuz.
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimeÇarş. Ocak 20, 2010 1:14 pm tarafından XaLo

» Filim Ekleyebilmek İçin Lütfen Okuyunuz.
Alternatif Tarihçilik Icon_minitimeÇarş. Ocak 20, 2010 1:13 pm tarafından XaLo

Radyo

 

 Alternatif Tarihçilik

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
XaLo
Supervisor
Supervisor
XaLo


Mesaj Sayısı : 191
Kayıt tarihi : 07/12/09
Yaş : 34
Nerden : Ä°stanbul

Alternatif Tarihçilik Empty
MesajKonu: Alternatif Tarihçilik   Alternatif Tarihçilik Icon_minitimePtsi Ara. 28, 2009 5:30 pm

ALTERNATİF TARİHÇİLİK

Tarih yazımında zaman zaman farklı modaların çıktığını belirten Koçak, bu modalardan, kendisinin de içinde görüldüğü alternatif tarihçiliğin, kişinin bu yönde karar vererek yapabileceği bir tarz olmadığını belirtiyor: "Bambaşka bir tarih yazmak üzere masaya oturmak başka bir şey, masadan kalkarken bambaşka bir tarih metni yazarak kalkmış olmak başka bir şey. Eğer aradaki ayrımlar yeteri kadar fark edilmezse, farklı şeylerden konuşuyoruz demektir. Ben hiçbir zaman masaya alternatif tarih yazacağım diye oturmadım. Yazdığım şeyin alternatif bir tarih olduğu kanısında da değilim. Alternatif tarih yazmak çok daha iddialı, çok daha derinlikli bir iş. Elimizde olandan çok daha geniş ölçülerde ve yeni malzemenin ortaya çıkmasına bağlı. Ben, elimden geldiğince, dönem tarihçiliği yaparken o dönemle ilgili var olan bütün malzemeyi taramaya çalışıyorum. Bunu mümkün olduğu kadar tüketerek yapmaya çalışıyorum. Bu yapıldığı takdirde alternatif tarihçilik gibi bir moda akımla değil ama farklı şeyler söylemek, yeni bakış açıları getirmek, bir meselenin eskiden söylendiğinin dışında başka boyutları da olabildiğini söylemek mümkün hale gelebilir. Benim esas itibariyle yapmaya çalıştığım şey budur."

TARİH VE POLİTİKA

Tarihin ve tarihçiliğin siyasetle sıkı bir ilişkisi olduğunu vurgulayan Koçak, tarihçilerin bilerek veya bilmeyerek bu ilişkinin içinde önemli bir konumda olduğunu ve bu konuma göre davranmaları gerektiğini belirtiyor: "Eğer bir tarih metni yazıyorsanız, aslında politik bir metin yazıyorsunuz demektir. Pür bir tarih metni yazıyor olsanız dahi, farkında olun ya da olmayın, politik bir meseleyi gündeme getiriyorsunuz demektir. Çünkü tarih, siyasi pozisyonların kendilerine argüman sağlamaya çalıştıkları ve bunun da son derece mümkün ve kolay olduğu bir alan. Kim ne isterse, bu açık pazarda bulabilir. Benim tarzım esas itibariyle şu: Bir tarih metni yazarken, belki biraz tuhaf gelecek ama, öncelikle objektif, eleştirel, sorgulayıcı olmaktan ziyade dürüst olmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Tarih metni yazarken başkalarına karşı değil, öncelikle kendimize karşı dürüst olup olmadığımızı sorgulamamız lazım. Ben bir tarih metni yazarken, hangi siyasi pozisyonda olursam olayım, kendimi o siyasi pozisyonun savunucusu olarak görmüyorum. Zaman zaman yazdıklarımın son derece ikna edici geldiği, 'bundan daha gerçeği olamaz, işte nihayet hakikati buldum!' dediğim zamanlarda ve tam aksi durumlarda şunu yapmaya çalışıyorum; 'Şimdi bu yazdığımı doğrulamayacak, yanlışlayacak ne var elimde? Ne bulabilirim başka? Bir başkası bulmasın bunu, ben bulayım ve yazı üslubumu, tarzımı, öykümü değiştirebileyim bu sayede.' Dolayısıyla kalıcı bir şey yazmak istiyorsam, sadece yazdığım şeyi doğrulayacak olan malzemeyi ve argümanları değil, aksine bunu yanlışlayacak bütün malzemeyi görmeliyim ve ikna olmalıyım ki, 'elimden gelen her şeyi yaptım, benim aksi tezimi savunan bütün malzemeyi ve argümanları gördükten sonra bu malzeme ve argümanın benim tezimi ortadan kaldıracak kadar geçerli olmadığına ikna oldum ve şimdi bunu yazıyorum' diyebileyim. O yüzden bir miktar uzun yazmak zorunda kalıyorum."

Cumhuriyet dönemi Türkiye siyasi tarihi, Türk dış politikası tarihi, Türk-Alman ilişkileri, tarih yazımı ve metodolojisi gibi alanlarda çalışmaları bulunan Koçak, 1956 yılında İzmir'de doğdu. Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Basın Yayın Yüksekokulu'ndan 1978 yılında mezun olan Koçak, yüksek lisans eğitimini de Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde siyasal bilimler alanında yaptı. Koçak, doktora çalışmasını ise Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi alanında tamamladı. 1991 yılında Siyaset ve Sosyal Bilimler alanında doçentlik unvanını kazanan Koçak, Türkiye'de Milli Şef Dönemi 1938-1945 adlı çalışmasıyla 1990 Afet İnan Tarih Araştırmaları, Türk-Alman İlişkileri 1923-1939 adlı kitabıyla da Sedat Simavi Vakfı Sosyal Bilimler ödülüne layık görüldü. Tarih Vakfı'nın kurucu üyelerinden olan Koçak, Anadolu Üniversitesi'nde lisans ve yüksek lisans dersleri verdi, halen Sabancı Üniversitesi'nde öğretim üyesi.

KİMLİK BUNALIMI

Lisans eğitimini bitirdikten sonra kısa bir süre gazetecilik yapan Cemil Koçak, bu mesleğin kendi tarzına uymadığına karar verdikten sonra, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde siyaset bilimi alanında yüksek lisans ve doktora programına başladığını ve öğrencilik yıllarının bitmesiyle birlikte mesleki açıdan bir kimlik bunalımı yaşadığını belirterek toplantıya başlıyor:
"Türkiye'de ev hanımlığının meslek kabul edilmesi gibi öğrencilik de bir meslektir! Öğrenciliğim süresince meslek hanesini doldurmak zorunda olduğum her türlü kâğıda 'öğrenci' yazıyordum. Öğrencilikten sonra işsizlik hayatım başladığında, en zor şey meslek hanesini doldurmaktı. 1984'e kadar bu kimlik bunalımı devam etti. 1984'te Tübitak'a girmem mümkün oldu. Tübitak'ta onların deyimiyle 'uzman yardımcısı' olarak çalışıyordum. Esas itibariyle Tübitak, devlet memuriyeti statüsünde insan çalıştırmazdı, halen de öyledir. Orada SSK'ya bağlı işçi olarak çalışırdık. O dönemlerde pasaport almak için başvurduğumda, meslek hanesine ne yazmak gerektiğini bilemediğim için memura sordum; 'acaba ne yazmam doğru olur?' diye! Bitirdiğim okul lisansta gazetecilik, yüksek lisansta siyaset bilimi, doktorada ise siyaset bilimi ve kamu yönetimiydi ama bunlardan hiçbiri ile alakalı bir iş yapmıyordum. Memur uzun uzun düşündükten sonra benim siyaset bilimci olduğuma karar verdi ve pasaportumdaki meslek hanesine 'siyaset bilimci' olduğum yazıldı. Bundan sonra, Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi olarak, meslek hanesinin karşısına öğretim üyesi yazacaklar herhalde. Böylelikle daha anlaşılır bir mesleğe sahip olmuş olacağım ve bu yüzden yaşadığım kimlik bunalımının da bu şekilde ortadan kalkacağını ümit ediyorum!"

Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki yüksek lisans programı sırasında aldığı derslerden tam olarak yararlanamadığını belirten Koçak, bu yılları farklı bir açıdan değerlendirdiğini vurguluyor:
"Bir insanın yetişmesinde iki önemli nirengi noktası vardır. Nispeten daha geleneksel ve klasik bir yörüngede olan bilgi edinme noktası ve insanın görüş açısının genişlemesi. Bunu anlatmak zor. Sadece kitap oku*****, bilgi edinerek elde edilebilecek bir şey değil. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde okuduğum iki yılda, üç dört sevgili hocamdan bir meseleye bakışın esas itibariyle nasıl olması gerektiği konusunda, şimdi tanımlayamadığım bakış açılarını öğrendim."

ALAYLI TARİHÇİLİK

Lisans eğitimlerine göre Türkiye'deki tarihçileri ikiye ayıran Koçak, bu ayrım kapsamında tarihle olan ilişkisini açıklıyor:
"Ben tanıdığım yakın hocalarım, ahbaplarım ve hatta benden sonraki nesil arasında, nadiren hakiki tarihçiye rastladım, yani üniversitede gerçekten tarih okumuş da gelmiş tarihçileri kastediyorum. Osmanlı Devleti'nde, Harbiye'de subay yetiştirilmeye başlandıktan sonra orduda bir alaylı-mektepli çatışması başlar ve uzun bir süre devam eder. Bizde de tarihçilik alanında böyle bir alaylılık-mekteplilik meselesi var. Mesela ben kendimi alaylı sayıyorum. Dolayısıyla burada benim anlayışım açısından, tarihin tanımlanması lazım. Ben bütün bu anlattığım hadiseleri yazıyorum, tarih okuyorum, tarihi tartışıyorum; fakat bütün bunları tarihçi sıfatından ziyade bir siyaset bilimci olarak yapmaya çalışıyorum. Benim için tarih, yaşadığım coğrafyanın ve toplumun politik problemlerini anlamaya yönelik bir araçtan ibaret. Bunu anlamaya çalışarak tarihe başvurdum. Bugün içinde bulunduğumuz problemlerin ne olduğunu ya da ne olmadığını tarihi kullanarak anlamamız, bugünkü meselelere çözüm formülleri üretirken bunlardan da hareket etmemiz mümkün müdür? İşte bu sorulara cevap arıyorum."

1980 yılında doktora tezini yazmaya başlayan Cemil Koçak, "Toplumumuzun geçmişine ve benim anlayışıma göre bugününe de ışık tutabilecek ve bugünün problemlerini de aydınlatabilecek anlayışla bir tarih yazabilmek fırsatının yaratılıp yaratılmadığını düşündüm" diyerek SBF'de hocası olan Mete Tunçay'dan, doktora tezine yardımcı olmasını istediğini belirtiyor. 1938-1945 yılları arasındaki dönemin literatürde çok az ve üstünkörü işlendiğini gören Koçak, Türkiye'de Milli Şef Dönemi 1938-1945 adlı çalışmasına başladığını ve dönem tarihi yazmanın kendisi için özel bir tercih olduğunu belirtiyor:
"Genellikle o dönemde, doktora öğrencileri dönem tarihi almak yerine, tıpkı bugün olduğu gibi tematik meseleler üzerinde dururlardı. Benim dönem tarihi almamın nedeni, esas itibariyle ilgi alanımın politika olmasındandı. Anlamak istediğim konu, belirli bir dönemin problemlerinin, kendinden önceki ve sonraki dönemle bağlantılarının ve mümkün olursa da bugünle bağlantılarının ne olduğuydu. O sırada bir başka vesileyle İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye'nin iç ve dış politikası üzerine hemen hemen hiçbir şey yapılmadığının da farkına varmıştım. O bakımdan, Türkiye'de Milli Şef Dönemi'ni kaleme alırken, kendime üç ayrı boyut belirledim. İlki Türkiye'nin o dönemdeki dış politikasıydı. Dönemin uluslararası ilişkiler sistemindeki yeri anlaşılmadan, Milli Şef döneminde Türkiye'de ne olup bittiğini söylemeye çalışmanın anlamı olmayabilirdi. İkinci boyut; İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanlığının bu ilk dönemine ait iç politik meselelerin yazılmamasıydı. Üçüncü olarak da; Milli Şef dönemini çalışırken, politik ve diplomatik tarihin yanına iktisat tarihinin de konmasıyla çerçevenin tamamlanabileceğini düşündüm. Dönemin iktisat tarihini, iktisadi konular üzerinde uzman ya da iddialı olmamakla birlikte, kaleme almak gerektiğine karar verdim. Bir dönemin tarihini tüketici bir şekilde yazmak; bir şeyleri atlamamak; ele aldığım konuların arasındaki bağlantıları, etkileri ortaya koyabilmek; bunları analiz edebilmek ve bugünkü meselelere ışık tutabilecek şekilde tahlil edebilmek. Sanıyorum benim asıl yapmak istediğim buydu."

KİTABİYAT

Kapsamlı çalışmalarının dışında sıkça kitap tanıtımı ve eleştirisi yazan Koçak, bu tür çalışmaların bir ülkenin akademik geleneğinde önemli yeri olduğunu vurguluyor:
"Gerek Tarih ve Toplum, gerekse Toplumsal Tarih'in, 'Kitabiyat' bölümünde yapılan kitap eleştirilerini ve tanıtımlarını çok önemsiyorum. Bu bizde gereği kadar ilgilenilmiş bir alan değil maalesef. Hâlâ da bu eksikliği hissediyoruz. Bir yayının şimdiye kadar çıkanlar arasında hangi kapsamda yer alması gerektiği, ne ölçüde kalıcı olduğu, neresinin övgüye neresinin eleştirilmeye değer olduğu, şimdiye kadar yapılmış çalışmalar arasında anlamının ve öneminin ne olduğu hakkında maalesef çok eksiğiz. Bunu yapmaktan değişik nedenlerle kaçınıyoruz. Belki mesleki rekabetten, belki de bir miktar kıskançlıktan. Bunlar meselenin objektif olarak görülmesini ve soğukkanlı yaklaşımları büyük ölçüde olumsuz etkiliyor. Bir akademik tartışma geleneğinin ve üslubunun oturmamış olması, herhangi bir eleştirinin kısa zamanda bir sövgüyle karşılanmasına neden oluyor. Bu anlayışın kısa zamanda ortadan kalkacağı gibi bir iyimserliğe sahip olmamakla birlikte, yavaş yavaş, küçük adımlarla bu kültürün kazanılması açısından bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Gönül isterdi ki bu bir alışkanlık olsun ve herkes kendi konusunda çıkan yeni kitapları, makaleleri, tebliğleri, hatta panel konuşmalarını günü gününe kendi uzmanlık alanı ve yaklaşımı açısından değerlendirsin ve bunu kamuoyuna deklare etsin."

Dönem tarihi çalışırken hiçbir belgeyi göz ardı etmediğini vurgulayan Koçak, kıyıda köşede kalmış değerli bilgileri, tanıklıklar içeren hatıraları yayımlamaya çalıştığını, bu tanıklıklar sayesinde ulaşılmaz olduğu düşünülen birçok bilgiye ulaşılabildiğini belirtiyor:
"Bunlardan biri Samet Ağaoğlu'nun hatıralarıydı. Oğlu Tektaş Ağaoğlu'nun bulduğu hatıralar, benim de dahil olduğum bir çalışma sayesinde gün ışığına çıkabildi. Sadece Ağaoğlu'nun anıları değil, yine Tektaş Ağaoğlu'nun, evinin bir başka köşesinde bulduğu 1947-1950 arasındaki Demokrat Parti İdare Kurulunun zabıtları, -ki bunlar daha önce bilinen şeyler değildi- ortaya çıktı. İkinci yaptığım şey, cumhurbaşkanlığı özel kalemini yapmış olan sevgili Haldun Derin'in, tesadüfen haberdar olduğum ve yayımlanma şansı hiç olmayan anılarını, Tarih Vakfı'nın yayınları arasında yayımlama fırsatı buldum. O da birinci elden bir tanıklığın son izleriydi. Keşke daha fazla sayıda böyle malzeme yakalayabilsek ve bunları yayımlayabilsek. Çünkü bizde maalesef günlük, anı vesaire gibi tarihsel malzeme son derece kıt; olanlar da üstünkörü, basit ve çok defa bildiklerimizin tekrarı. Onun için bize heyecan verecek, malzeme sunacak, tarihsel bir anlamı ve önemi olan anıların yayınlanmasına açıkçası çok ihtiyaç olduğunu düşünüyorum."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://ez-kurdistanim.yetkin-forum.com
 
Alternatif Tarihçilik
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
EZ-KURDİSTANİM :: EĞİTİM :: Ders & Ödev & Tez-
Buraya geçin: